Belgesellerden, filmlerden ve sosyal medyadan aşina olduğumuz yanardağlardan fışkıran o sıcak lavlar neden kırmızı diye hiç sordunuz mu? Yani pembe, yeşil ya da mavi değil de neden kırmızı, turuncu gibi renklere sahip? Acaba lavın sıcaklığını, içeriğini ya da maruz kaldığı basıncı değiştirirsek farklı bir renk elde edebilir veya bunu doğada gözlemleyebilir miyiz? Gelin cevaplayalım.

1) Kırmızı Lav ve Lavın Gizemi
Öncelikle klasik bildiğimiz lavdan bahsedelim. Yanardağ patlaması esnasında gün yüzüne çıkan sıcak ve akışkan lav aslında yer kabuğunun derinliklerinde bulunan magmanın ta kendisidir. Sıcaklığı 700°C ile 1200°C arasında değişen bu sıcak eriyik madde temelde 3 fazdan oluşur diyebiliriz. Bunlar; sıvı eriyik kısım, kristaller ve gaz kabarcıklarıdır.
Lav deyince aklımıza direk silisyum ve oksijenin elementlerinden oluşan silisyum dioksit gelmesi lazım. Tabi bununla birlikte yukarı da gördüğünüz gibi çeşitli metal oksitleri de bünyesinde barındırır ama temel molekülümüz silisyum dioksit ya da diğer adıyla silikadır. Bazı lav türleri dışında hemen hemen tüm lavlarda silika bulunur ve bu maddenin yoğunluğu lavın türünü ve akış davranışını bizlere gösterir. Felsik, andezitik, bazaltik ve ultramafik gibi lavlar silika oranına göre sınıflandırılan lav çeşitleridir. Örnek olarak; bazaltik lavlar, demir-magnezyumca zengin olduğu için daha yoğun ve koyu renklidirler. Felsik ya da diğer adıyla riyolitik lavlar ise, silika ve alkali elementlerce zengin olduğu için daha az yoğun ve açık renklilerdir. Buradan anlıyoruz ki lavın bileşimi hem akışkanlığı yani viskoziteyi hem de rengi belirleyen etmenlerden birisidir.

Ayrıca lav tamamen homojen bir karışım değildir. İçinde önceden oluşmuş ya da akış sırasında kristalleşmiş mineraller de bulunur. Büyük, gözle seçilen kristallere feokristal, ancak mikroskopla görülebilenlere ise mikrolit denir ve kristal miktarının artması bize daha katımsı bir lav ortaya çıkarır.
Magmada çözünmüş halde su buharı, karbondioksit ve sülfür dioksit gibi gazlar bulunur. Lavın yeryüzüne çıkma esnasında var olan yüksek basınç düştükçe bu gazlar birbirinden ayrılır ve vezikül denilen kabarcıklar oluşur. Bunun sonucunda, lavın yeryüzüne ulaştıktan sonra soğuması ve katılaşması ile ortaya çıkan kayaçlarda bu kabarcıkların etkisi görülür. Sadece bu da değil önceden bahsettiğim oksitlerin ve kristallerin farklı oranlarda bulunması oluşan bu kayaçları büyük ölçüde değiştirir ve böylelikle gözlemlediğimiz bazalt, andezit, gabro, diyorit, obsidyen, tüf, riyolit gibi yüzlerce kayaç ortaya çıkar. İşte bildiğimiz lavların özellikleri az buçuk böyle. Daha ayrıntılarına başka makalelerde değiniriz. Şimdi gelelim asıl konumuza “Aşina olduğumuz kırmızı, turuncu veya sarı gibi renklerde değil de başka renkte bir lav çeşidi var mı?” Cevabım: Evet, var!
2) Mavi Lav ve Java Adası

Bunun için Endonezya’nın meşhur Java adası’na yakından bakmamız lazım. Konum desen ülkenin kalbinde hem zaten başkent de burada, nüfus desen dünyanın en yoğun nüfuslu adalarından biri, tarihine ve kültürüne baktığımızda gerçekten köklü bir mirasa sahip üstelik UNESCO dünya mirası listesinde iki yapısı bulunmakta. Bunlar, bir Budizm tapınağı olan Borobudur ve bir Hinduizm tapınağı olan Prambanan Tapınakları. Bunlar dışında adanın karakteristik özelliklerinden birisi de doğal zenginlikleri, evet. Ada üzerinde bulunan ve çoğu hala aktif olan 100’ün üzerinde volkanik dağı, ormanları ve büyük milli parkları görenleri hayrete düşürmektedir.

Ama aralarında öyle bir volkanik dağ var ki bildiklerinizi unutturacak bir türden. Çünkü bu dağdan çıkan lav kırmızı değil mavi renkte. Evet yanlış duymadınız. Kawah Ijen volkanik dağında meydana gelen ve geceleri daha net görülebilen bu mavi lav aslında kükürt elementinin yanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Yanardağın bünyesinde barındırdığı sülfür rezervleri yeryüzündeki oksijenle temas ettiği zaman bir gaz olan sülfür dioksite dönüşür ve bu dönüşüm geceleri elektrik mavisi renginde bir ateş olarak bizlere gözükür. Yeryüzüne çıkana kadar 600°C’lere ulaşan kükürt aniden düşük sıcaklık ve basınçla karşılaşır ve bu durum kükürtün tutuşmasını kolaylaştırır ve ortaya olağanüstü bir manzara çıkar.


Endonazya’nın Java adasından bulunan Kawah Ijen aslında bir grup birleşik yanardağı ifade etmektedir ve her yıl yüzlerce turist bu doğa harikasını görmek için yollara düşmektedir. Bölgenin merkezinde yer alan ve 200 metre derinliğe sahip muazzam turkuaz renkli göl dünyanın en asidik krater gölü olarak kabul edilmektedir. Hatta o kadar asidik ki 2001’de yapılan ölçümlerde gölün pH’ı 0,3 olarak tespit edilmiştir. Bu değer neredeyse saf sülfürik asit seviyesindedir ve solunması çok tehlikelidir.

Ancak bu tehlikeye rağmen o bölgede yaşayan sülfür madencileri her gün risk alarak krater etrafında bulunan kükürtü toplayarak dik yamaçlarda taşımaktadırlar. Eridiğinde koyu kırmızı olan kükürt birikir ve soğumaya başlar. Bu esnada rengi sarıya döner. Madenciler ise soğuyan bu kükürt katmanını parçalayarak sepetlere doldururlar ve yola çıkarlar. Hadi gittikleri güzergahın uzunluğunu ve tehlikesini es geçelim, taşıdıkları sepetlerin ortalama ağırlığı 80kg. Yanlış duymadınız. Üstelik bunu günde 4 defa falan yapıyorlar ve karşılığı ise çok az bir ücret.

Sonuç olarak, başta sorduğumuz soruların cevabını bir nebze de olsa aldık ve lavlar hakkında bir çok şey öğrendik. En önemlisi mavi lavla tanıştık. Burada eklemek istediğim bir şey daha var. Etiyopya ve Amerika’da da mavi lavın benzerlerine rastlanmaktadır ama tabi ki hiçbiri Ijen yanardağındaki kadar etkileyici ve güzel değil. Eğer Madencilere yardım etmek, turkuaz gölün fotoğrafını çekmek ya da gece çöktüğünde mavi ateşin dansını izlemek istiyorsanız Java adasına bir uğrayın derim.